InfoGero

Pilav, Yaşlılık ve Gerontoloji

14.12.2017 Prof. Dr. İsmail Tufan






Karnım o kadar açıkmış ki kendimi lokantaya nasıl attığımı sadece ben bilebilirim. Allah kimseyi açılık ıslah etmesin. Yaşlılar arasında yatağına aç girenleri düşündükçe içim sızlıyor. Yaşlılara saygı duyduğunu söyleyenlerin bol olduğu toplum açısından utanç verici olan bir durumdur bu. Türkiye Gerontoloji Atlası araştırmasına başladığımızda yaşlıları evlerinde ziyaret edip nasıl yaşadıklarına bakmaya başladık.

Bu başka bir bakıştı. Daha dikkatli daha ilgi dolu ve daha gerçekçiydi. Gördüklerimizin hepsi maalesef memnun edici değildi ve bazıları yüreğimizi sızlatmaktaydı. Sofrasında bir sıcak çorbası bile olmayan yaşlılar kaderlerine razı gelmiş şekilde sessiz sedasız aramızda yaşıyorlardı. Yaşlı, yoksul ve yatalak yaşlıların arasında bazılarının ikamet koşulları itlere bile layık görülemezken, onlar kendilerine saygı duyulan bir toplumda saygınlıktan çok uzaklaşmış olan bir yaşamın artık bitmesi için dua ediyordu. Bu gibi anlar benim Gerontolojiden nefret ettiğim anlardır. Çünkü görmek istemediklerimi bana gösterdiği için!

Yaşlılığın kaçınılmaz ve genel kayıplarla açıklanabileceğine inananlar çoğunluktadır. Onlara göre yaşlanan her insan istese de istemese de kaçınılmaz olan kayıpların kurbanı olacaktır. Ama aynı akıbete kendilerinin de uğrayacağını dikkate almazlar. Onlar sadece başkalarının yaşlanma süreçlerinde uğradığı kayıplara kılıf uydurmakla meşguldürler. Ne yaşlıya saygıları vardır ne de insana. Çünkü yaşlanma sadece kayıplarla bağlantılı değildir ve bunun örneklerini de bu ipe sapa gelmez iddiaları ortaya atanlar kendilerinde bizzat görmektedir. Bilinçli olarak yaşlılık üzerine yanlış sonuçları ortaya koyup, başkasının yaşlanmasındaki sorunların insanın kaçınılmaz kaderi gibi göstermektedirler.

Yaşlılık dediğimiz yaşam dönemi bugün 4* ile 50 yıllık bir süreyi kapsayabilir. Yaşlılığın erken dönemlerinde insanda fazla bir kayıp göze çarpmıyor. Araştırmalarda zaten bunu doğruluyor. Yanlış çıkarımların ardında kesitsel biyolojik araştırma verilerinin yanlış yorumları yer almaktadır. Bu yüzden araştırmacılar uzun süreden beri buna dikkat çekerek, yaşlıların gücü ve yetenekleri ile uyuşmayan rol yapıları arasındaki tutarsızlıklara dikkat çekmektedir (Riley ve Riley 1992).

Tutarsızlıkları ortaya çıkarabilirsek ülkemizde başarılı yaşlanan insanları çoğaltabiliriz. Türkiye’nin Gerontoloji alanına girişi 2000 yılının başlarına rastlar. Türkiye Gerontoloji Atlası (GeroAtlas) araştırmasıyla yaşlanma ve yaşlılığı ilk defa ülkemizde bilimsel yöntemlerle incelemeye başladık. Araştırmanın bilimsel, politik ve ekonomik boyutları da dikkate alındığında önemi daha da iyi anlaşılmaktadır.

Bize yaşlıların durumunun kayıplarla bağlantılı olduğunu söyleyenlerden farklı olarak sadece yaşlıların durumunu merak edip bunun tarifi ile ilgilenmiyoruz. Aynı zamanda yaşlıların durumun sebeplerini de soruyoruz. Bir şeyin sebebini araştırmaya koyulunca aklımızda pek çok açıklayıcı gerekçe de vardır. Bunlar zamanla edindiğimiz, doğru olup olmadıklarına bakmadan kabul ettiğimiz, doğruluklarından şüphe duymadığımız için içselleştirdiğimiz kişisel görüşlerimizdir.

Önyargı olarak bunlarla yaşamayı öğrenmişizdir. Çünkü önyargılarımız hayatımızı kolaylaştıran, karmaşık olgulara basit cevaplar verip, rahatlatan bir etki yaratırlar. Fakat bilim insanı önyargılarından kurtulmayı temel hedef kabul etmek mecburiyetindedir. Eğer mesleğini ciddiye alıyor ve kendisinin ciddi bir bilim insanı olduğuna inanıyorsa, önyargılarının farkına varmalı ve bunları birer birer ayıklamalıdır.

Aşçı pirincin taşını ayıklamadan pilavı pişişeydi ne olurdu? Bilimin de taşları vardır ve lezzetli bir bilim olabilmesi için mevcut bilgilerdeki taşların ayıklanması lazım. Ve yaşlanma ve yaşlılık üzerine asırlardan beri birikmiş olan bir sürü taşımız var. Bunlar gerontolojik bilgilerimizin lezzetini berbat ediyorlar.

Türkiye Gerontoloji Atlası doğru ve yanlış bilgileri birbirinden ayırt ederek, bizim de ülkemizde yaşlanma sürecinin başarılı geçmesine yardımcı oluyor.