InfoGero

Teori Seçimi Üzerine Teorik Yaklaşımlar

06.02.2019 Prof. Dr. İsmail Tufan






Felsefe henüz başlangıç dönemlerinden itibaren şu tür sorularla ilgilenmiştir: Dünya hakkında iyi bilgiye nasıl erişebiliriz? Bunun ardından şunu da sorabiliriz: Bilimsel teoriler sayesinde gelecekte olabilecek olayları nasıl güvenilir bir şekilde öngörebiliriz? Bilim buna farklı cevaplar vermektedir. Özellikle bilimsel teoriler için İndüksiyon (tümevarım) tavsiye edilen yöntemdir. En azından bilgi kuramının taraftarlarına göre! Ama bilim kuramı taraftarları dedüksiyon (tümdengelim) ile çalıştıkları için bunu önerecektir. İkisinin de avantaj ve dezavantajları var. Bu yüzden ne felsefede ne de bilimde bu konuda fikir birliği yoktur. Aksine en iyi bilimsel gerekçelendirme yöntemleri konusu üzerine büyük bir tartışma ve yöntemler arasında büyük bir rekabet vardır. Son yıllarda felsefe ve bilimde, bilgi kuramı ve bilim kuramı kapsamında en iyi gerekçelendirmenin Bayesianizmile yapılabileceği iddia ediliyor.

Bu kantitatif yöntemlerin yanı sıra indüktif çıkarımın ana fikrinin bazı kalitatifyöntemlerde de izlerine rastlıyoruz ve orada en büyük sorunlarla da orada karşılaşıyoruz. Kalitatif yöntemler önemsiz çıkarımlarla, teori eksiklikleriyle, objektiflik sorunlarıyla ve spesiyal örneklerle, başaramayacakları sözleri veriyorlar.

Kantitatif yöntemler arasında istatistiksel varyasyonları ile muhafazakâr indüksiyon, dedüktif-hipotetik teori tasdiki, yanıltıcı (falsifikatorik) yaklaşımlar, eliminatif (elemeli) indüksiyon ve en iyi açıklama yaklaşımı (abdüksiyon) yer almaktadır.

Teorilerin indüktif gerekçelendirmesi öncelikle, örneğin eylemlerimizin temeli olarak kabul ettiğimiz teorilerin seçiminde kullanılmaktadır. Özellikle abdüktif çıkarım, eğer uyumlu açıklamalar içerisine bütünsellik kavramını yerleştirince, teori seçiminde en iyi yöntemlerden biridir. Fakat burada fazla umuda kapılmamak gerekir. Çünkü Thomas Kuhn’un vurguladığı teori seçimi içinbir algoritma yoktur. Aksine daima iyice düşünmeyi gerektiren kompleks süreçleri göze almak gerekir. Ama Kuhn’un görüşüne, bilimde kesin hedeflerin ve zaten mutlak hakikatin olmadığı düşüncelerini de ekleyerek görelilik çukuruna düşmemeliyiz. Bu tehlikeyi alanım olan Gerontolojide algıladığım için, özellikle vurgulamak isterim.

Bayestezi taraftarları, bu tezin her türlü vaka için belirli bir teoriyi mevcut verilerin ne kadar desteklediği konusunda kantitatif bilgi verebildiğiniöne çıkarırken, bu tezin karşıtları ise bunun objektifliği ortadan kaldırdığı eleştirisini getirmekle kalmayıp, aynı zamanda Bayesianizmde neyin ölçü olarak alındığının belirsiz olduğunu ileri sürmektedirler. Gerçekten bir teoriyi kabul veya ret edebilmek için kullanabileceğimiz basit ve güvenilir bir indüksiyon yöntemi yoktur. Ama bu klasik istatistiksel yöntemlerde de geçerlidir. Ama bazen teori seçiminde sanki kolay ve basit bir reçete gibi sunulmaktadır. İstatistiksel manidarlığın anlamını yanlış yorumlayan araştırmacılarda buna sık rastlanmaktadır. Tesadüfen seçilen örneklemde tesadüfen karşılarına çıkan istatistiksel manidarlığa minnettar olanlar, istatistiksel manidarlık rakamına hakikati bulmuş edasıyla sarılmaktadırlar.

Sosyal gerçeklikte karşılık bulan teori veya modeller sadece verilerde saklı kompleks ilişkilerin dikkatlice incelenip, akıl, mantık ve bilgi üzerinden değerlendirilmesi, ölçülüp tartılmasıyla, bir teoriyi kabul veya ret etmek gerekir. Bayesianizm veya bayes ağı ve genel nedensellik çıkarım yöntemleri, bize bu bağlamda yardım eden araçlardır.

Gerontolojide hedefimiz iyi gerekçelerle savunabileceğimiz teorilere erişebilmek olmalıdır. Çünkü bunların yardımıyla yaşlanma ve yaşlılık, bilim, ekonomi, politika ve diğer düzlemlerde daha iyi yapılandırılabilir. Sosyal gerçeklikte karşılığı olmayan bir teori belki tesadüfen bir başarı sağlar, ama başarının sebebi bilinemez. Buna karşın iyi bir teori başarısızlığa uğrayabilir, ama başarısız olmasının nedenini bulmak mümkündür. Bu yüzden uzun vadede daima iyi teoriler ayakta kalır. Diğerleri ise saman alevi gibi yanıp hemen kaybolur. Tarsus’lu filozof Khrysippos; ‘saman alevi ile yemek pişirilmez’kanısına binlerce yıl önce varmıştı…