InfoGero

Gri Devrim

09.07.2017 Prof. Dr. İsmail Tufan






Henüz 100 yıl öncesine kadar insanın yaşam süresi ortalama 45-50 yıl idi. Bugün 125 yıl yaşayabileceği kabul edilmektedir (Rott 2004, Vaupel, von Kistowski 2007, S.51). Hatta 2010 – 2030 yılları arasında endüstri ülkelerinde yaşam süresine ortalama 25 yıl daha ekleneceği, uzun vadede bunun 100 yıla çıkacağı tahmin edilmektedir (Kruse 2007). OECD ülkelerinde toplumsal yaşlanmanın hızlı bir gelişme göstereceği, 2020 yılında bu ülkelerde ortalama yaşam süresinin 82 yıla yükseleceği hesaplanmıştır. Her 3 kişiden birinin 60 yaşını aşacağı ve 2050 yılında ortalama yaşam süresinin 85 yıla ulaşacağı vurgulanmaktadır (Horx 2003).

Türkiye’nin nüfus yapısı da hızla değişmektedir. Yaşlı sayısı ve oranı artmaktadır. Bugün doğuşta beklenen yaşam süresi erkeklerde 78, kadınlarda 81 yıla merdiven dayamıştır (Tufan 2001, 2007,2015, 2016; TÜİK 2000 – 2015).

Çocukluk döneminin 0–14 yaşları arasında yer aldığı kabul edilir. Yaşam süresinin uzamasıyla yaşlılık dönemi bugün 20 yıl ve daha uzun süreyi kapsamaktadır. Bu da, yaşlılığın çocukluktan daha uzun bir zaman yayıldığını gösterir. Çocuklara eğitimi normal, ama çocukluktan daha uzun bir yaşam dönemi olan yaşlılığa eğitim imkânlarının sunulmamasını da normal karşılamak, kendi içinde çelişkili bir mantıktır. Tazelenme Üniversitesi, bu çelişkiyi ortadan kaldırarak, topluma, politikaya ve bilime yeni bir yön işaret etmektedir.

Yaşam süresinin uzamasına paralel olarak sağlıklı ve zinde yaşlılar da çoğalmıştır. Ağır hastalık ve bakıma muhtaçlık, daha ziyade 80 yaş ve üzeri nüfusa doğru kaymaktadır. Çalışma yaşamının sona ermesiyle bireyin sosyal rollerinde de belirgin değişimler meydana gelmektedir. Bu rol kayıplarının yaşlılıktan kaynaklanmadığına da dikkat edilmelidir. Bireyler yaşlı oldukları, yani bazı bilim insanlarının iddia ettiği gibi “gerileme” ve “çöküş” dönemine girdikleri için değil, aksine onlara bu “damgalar” yapıştırıldığı için pasifleşmektedir. Pasifliğin sonucunda bedensel ve ruhsal sorunlara eğilim artmaktadır. “İşlemeyen demir paslanır” sözü, burada doğruluğunu bir kere daha kanıtlamaktadır.