InfoGero

Yaşlanma ve Yaşlılık Üzerine Gündelik Teoriler

11.04.2018 Prof. Dr. İsmail Tufan






Her insan yaşamı boyunca çeşitli tecrübeler edinmektedir. Durumlar karşısından doğru karar verebilmek, karşı karşıya kaldığı çeşitli problemleri çözebilmek ve yaşadığı çevre üzerine mümkün mertebe gerçeğe uygun tasavvurlara sahip olabilmek için buna ihtiyacı vardır.

İnsanın günlük yaşamında edindiği tecrübeler ve bunların yorumların dayanan gündelik teoriler üst düzeyde kişiye özgü niteliktedir ve bireyin biyografisi, menşei, kültürü, sosyalizasyonu, eğitim durumu gibi çeşitli faktörlere bağlıdır.

İnsan, yaşamında yaşlanma, yaşlılık ve yaşlıya ilişkin de birçok tecrübe edinmektedir ve bunlara ilişkin iyi açıklayamadığı birçok soruya cevap vermektedir. Örneğin (1) Demografik değişimlerin gelecekteki yaşamıma ne gibi etkileri olacaktır? (2) Davranışlarımı değiştirirsem yaşlanma sürecime etki edebilir miyim? (3) Yaşam süresinin uzaması emekli aylığıma nasıl etki edecektir? (4) Yaşlıların çoğalması toplum açısından ne anlama geliyor?

Bu sorulara herkesin verebileceği pek çok cevap vardır. Örneğin şu cevaplar verilebilir: (1) Gelecekte yaşlıların belirleyeceği seçim sonuçları benim hayatımı da etkileyecektir. (2) Eğer sigarayı bırakırsam, herhalde yaşlandığımda akciğer kanseri riskimi azaltmış olacağım. (3) Çalışanlar çoğalmaz emekli aylığım bugüne göre daha az olacaktır. (4) Yaşlılar çoğaldıkça toplumun sosyal ve sağlık giderleri artacaktır.

Günlük yaşamda gözlemlediğimiz olgulara kişisel yorumlara bağlı cevaplar birer teoridir. Temelinde bilimselliğe dayanmayan spekülatif tahmin veya varsayımlardır. “Gündelik teori” veya “sübjektif teori” veya “naif teori” olarak tanımlanırlar.

Bilimsel ve gündelik teoriler arasındaki fark nedir? Gündelik ve bilimsel teoriler, soru ve içerik, bilgiye erişim yöntemleri ve olgular üzerine ortaya atılan ifade türleri bakımından birbirinden ayrılmaktadırlar.

Türkiye Gerontoloji Atlası (GeroAtlas) başladığında yaşlanma, yaşlılık ve yaşlılar hakkında kamuoyunda çok çeşitli gündelik teorilerin mevcut olduğunu görmek bizim için sürpriz olmadı. Çünkü bunu bekliyorduk. Asıl sürpriz, bunların yerine koyabileceğimiz bilimsel teorilerin olmamasıydı.

Bunu bir yazımda “Gerontolojik Bilgi Çölü” olarak nitelendirmiştim. Daha tanınmış bir ifade ile tam bir “Tabularasa” (boş yazı tahtası) ile karşı karşıya olduğumuz tecrübesini edinmiş olduk. Bu açıdan bakıldığında Türkiye Gerontoloji Atlası (GeroAtlas) sadece ilk gerontolojik araştırma değil, aynı zamanda Türkiye’nin tüm zamanlarının ilk araştırmasıdır. Bu yüzden tarafımızdan büyük itinayla gerçekleştirilmesi gerekli olan bir araştırma olarak görülmüştür.

Yaşlanma, yaşlılık ve yaşlı insanlar üzerine spekülatif gündelik teoriler bilimsel teoriler için çıkış noktası teşkil edebilir. Örneğin araştırmanın başladığı dönemde bankalar önünde oluşan “Emekli Kuyrukları” yazılı ve görüntülü medyanın haberleştirdiği konulardan biriydi. Özellikle kuyrukta beklerken başına güneş geçip bayılanlar veya kalp krizi geçirip yaşamını yitirenler varsa, medya bunları sansasyonel haber olarak kamuya duyurmaktaydı. Medyanın da teorileri vardı ve bunlar da gazetecilerin gündelik teorilerinden başka bir şey değillerdi. Çünkü tanımı iyi yapılmamış kavramlarla oluşturulmaktaydılar ve bilimsel temelden yoksundular.

Yaşlanma ve yaşlılığa ilişkin gündelik teorilere nasıl geliyoruz? İnsanlar yaşlanma ve yaşlılığı, daha doğrusu bunlarla bağdaştırdıkları özellikleri bütünsel algıya dayanarak değerlendiriyorlar. Böyle bir bütünsel değerlendirme varsa, bundan hareket ederek sonuç çıkarıyorlar. Bir kısmı asırlardan beri atasözü olarak nesilden nesle aktarılmaktadır. Örneğin “Yaşı Yetmiş İşi Bitmiş” deyimi, gündelik teorilerden yola çıkılarak söylenmiştir.

Türkiye’de yaşlılar çoğalıyor. Uzun ömürlü insanlar çoğalıyor. Günlük yaşamımızda daha çok yaşlı ile karşılaşma olasılığı yükseliyor. Buna bağlı olarak yaşlanma, yaşlılık ve yaşlı insan üzerine gündelik teorilerimiz çoğalıyor. Bu yüzden yaşlanma ve yaşlılığa ilişkin çoğalan gündelik teorilerimize bilimsel teorilerle yanıt vermemiz gerekir. İşte bu konuda hâlâ yeterli değiliz. Çünkü Türkiye’de Gerontoloji, Gerontologlara ait alan olarak gelişmiyor. Gerontoloji, daha ziyade harici aktörlerin nüfuz etmeye çalıştığı bir alana dönüşüyor. Gerontolojinin yeni bir başlangıca acilen ihtiyacı vardır.