InfoGero

Gerontolojik Araştırmalarda Çok Düzlemli Analizlerin Önemi

09.01.2019 Prof. Dr. İsmail Tufan






İnsanın eylemlerinde kontekstin önemine vurgu yapmak yeni bir şey değildir. Henüz Aristoteles bunun önemini vurgulamıştır. Ancak herkes kontekstin öneminin bilincinde olmasına rağmen, bu bilincin araştırmalara pek yansımadığını görmekteyiz. Çok düzlemli analizler en iyimser tahminle ülkemizde henüz istisnadır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Örneğin araştırmacının çok düzlemli analiz yöntemlerini bilmemesi veya mesleğini ciddiye almaması veya kamuoyunun bu bilgileri değerlendirme şansına sahip olmadığını kabul edilmesi gibi çeşitli sebepler akla gelmektedir. Bireysel eylem ve kontekst arasındaki önemli bağlantıyı en iyi analiz edenlerin futbol otoritesi olarak kabul edilen aktörler olduklarını söyleyebilirim. Ellerindeki olanaklarla ve mevcut bilgileriyle kafamızı delercesine saatlerce konuşmalarından ikrah gelsek de birey ve kontekst ilişkisini ustaca çözümlediklerine şahit olmaktayız. Bir çok araştırmacı ve sosyal bilimcilerin futbol otoritelerinden kendilerine bir parça ders çıkarmaları gerekir, diye düşünmekteyim.

Çok düzlemli analizlerde insanların davranışlarının daima insanın içinde yer aldığı duruma (kontekst) bağlı olarak geliştiği gerçeği dikkate alınır. Çok düzlemli analizlerde insanların hiyerarşik kurumsal alanlarda yaşadıkları ve sosyal gerçekliklerin bunun dikkate alınması halinde daha iyi açıklanabileceği varsayımından hareket edilir. Ancak bu hiyerarşik yapıların nasıl ortaya çıktıkları sorusuna cevap aranmaz. Örneğin okul sistemi – okul – sınıf – öğrenci şeklinde bir hiyerarşik yapının mevcut olduğu akla yatkındır. En tepede “okul sitemi” ve en altta “öğrenci” yer almaktadır. Bu örnekte dört düzlemden hareket edilmektedir. Öğrenci davranışlarının sınıf, okul ve okul sistemi tarafından yönlendirildiği düşüncesi makul görünmektedir. Basit bir denklemde bu düşünceyi toparlamaya çalışırsak, iki etmeni dikkate almak gerektiği anlaşılır. Öğrencinin içinde yaşadığı kontekst ve bu kontekst kapsamında sahip olduğu göreceli sosyal pozisyon.

Gerontolojiden bir örnek verecek olursak şu hiyerarşik model düşünülebilir: Akrabalık sistemi – aile sitemi – eş ilişkileri – yaşlı birey. Yaşlı bireyin davranışlarının eş ilişkisine, aile sistemine ve akrabalık ilişkilerine bağlı olarak çözümlenebileceği kabul edilebilir. Ancak bu hiyerarşik kontekstlerin teorik gerekçelerinin ortaya konulması gerekir. Mesela “yaşlılar başımızın tacıdır” diyorsak, o zaman bunu teorik olarak gerekçelendirmemiz gerekir.

Bu bağlamda iki önemli önemli soruya cevap vermek gerekir. Kontekst efektleri nasıl oluşur? Kontekst efektleri neden bağımsız olgulardır? Bu soruların önemi ise şu gerçekten kaynaklanmaktadır: Araştırmalarda birey üzerine toparlanan değişkenler daha üst düzeydeki düzlemde değerlendirilir. Yani bireysel efektlerin kolektif efektlere transformasyonu gereklidir.

Çok düzlemli analizlerin klasik analiz yöntemlerine göre avantajları nelerdir? İstatistiksel analizleri kabaca iki sınıfa ayırabiliriz: regresyon analitik yöntemler ve varyans analitik yöntemler. Varyans analizi bireyleri gruplandırma olanağı sunmaktadır. Gruplandırma özelliklerinden biri de kontekst olabilir. Ancak teorik olarak şu şartın yerine gelmesi gerekir: “Bir gruba ait olmak” özelliğinin psikolojik açıdan önemi olmalıdır. Dolayısıyla gerontolojik araştırmalarda sıkça rastladığımız “yaş gruplarına göre” sınıflandırmanın psikolojik önemi yoktur. Sadece araştırmacı tarafından gelişigüzel olarak yapılan bir sınıflandırmadır.

Dolayısıyla “aidiyet” özelliğini taşımamaktadır. Bu yüzden basit varyans analizi teorik gerekçelerden dolayı pek uygun bir yöntem değildir. Regresyon analitik yöntemlerde de tanımlanan hipotezlerin her ne kadar kontekst faktörünü dikkate aldıkları görülse de, regresyon modelinde kontekst efektlerinin ya spesifik olarak tanımlanmadıkları ya da sadece “dummy değişkenleri” ile grup aidiyetinin analize dahil edildikleri görülmektedir.

Demek ki kontekst efekti sorununda varyans veya regresyon analizinin kullanılıp kullanılması temel sorun değildir. Aksine düzleme bağlı, davranış açısından önemli açıklayıcı değişkenlerin yerine başka değişkenlerin grup aidiyeti değişkeni olarak kullanılmalarıdır. Bu da araştırma sonuçlarının yaşlılık gerçekliğini yansıtabilme olasılığı azalmaktadır.

Sonuç olarak şöyle denilebilir: Gerontolojik araştırmalarda istatistik yöntemlerinin araştırmacı tarafından “otomatik makine” gibi kullanması hiçbir anlam ifade etmemektedir. Bu yöntemlerin sadece birer araç oldukları unutulmamalıdır. Eğer bu aracı doğru kullanmazsak, o zaman yine de istatistiksel değerler elde edebiliriz, ama bunların yaşlanma ve yaşlılığı açıklayabilecek özelliklerden yoksun olduklarını bilmeliyiz. Bu ve diğer nedenlerden ötürü, ülkemizde Gerontolojik araştırmalar için kullanılan istatistik yöntemlerinde temel bilgi çok önemlidir…